31 Ocak 2016 Pazar

The Man In The High Castle — Tanıtım

Amazon, Netflix ve Hulu gibi internet üzerinden yayın yapan bir kanal. Önce bilmeyenler için Amazon’un formatından bahsedeyim: Tıpkı Netflix ve Hulu gibi online yayın yapan Amazon, orijinal dizileri için sipariş ettiği deneme bölümlerinin hepsini web sitesi üzerinden yayınlıyor ve izleyicisinin puanlamalarına, tepkilerine, gördüğü ilgi ve talebe göre diziye dönüştürme kararı alıyor. Sonra Netflix gibi dizinin tüm sezonunu aynı gün internette yayınlıyor.

4. deneme bölümü mevsiminde bizleri yeni bir diziyle tanıştırdı: The Man in The High Castle… Dizi, pilot bölümünden sonra aldığı iyi tepkiler sayesinde 10 bölümlük ilk sezon onayını kaptı, 20 Kasım 2015 tarihinde bizlerle buluştu. Hatta Amazon’un en çok izlenen dizisi oldu ve 2. sezon onayını da kaptı.

Öyleyse gelin bu diziyi biraz daha yakından tanıyalım!  

Dizi, ünlü yazar Philip K. Dick‘in 1961 yılında yazdığı aynı isimli romandan uyarlandı. Dick, bu kitapla Hugo ödülünü kazanmıştır. Ayrıca yazarın bir sürü kitabı sinema filmi şeklinde uyarlanmıştır: Minority Report, Totall Recall, Impostor, Blade Runner, Next, The Adjustment Bureau, Paycheck, A Scanner Darkly…

Dizinin mutfağındaki isimler: Ridley Scott ve Frank Spotnitz.

Her zaman tarihe meraklı biri olmuşumdur. Tarihte sayısız dönüm noktaları vardır; tarihin akışını değiştiren, dünyayı değiştiren dönüm noktaları… Bu dönüm noktalarını okurken, kafama hep şu soru takılır:

”Ya tersi olsaydı, ne olurdu?”

KONU

Yıl 1947…

2. Dünya Savaşının ve Amerika’nın teslim olması üzerinden 2 yıl geçmiştir. Savaşı Mihver Devletleri kazanmış, Müttefik Devletler kaybetmiş. Amerika’nın bir yarısını Japonlar; diğer yarısını ise Almanlar aralarında paylaşmışlar. SSCB yıkılmış, Stalin idam edilmiştir. Almanlar ve Japonlar kendi ırkından olmayanlara büyük zulümler uygulamaya devam ediyorlardır. Dünya’da en güçlü bu iki ülke kalmıştır ve iki devlette de bazı kesimler barışı bozup en güçlü imparatorluk olma unvanına kendi ülkelerinin erişmesini isterler. Bu durum Japonlar ve Almanların kendi aralarında soğuk savaşa sürüklenmesini sağlar. Bir de üstüne Amerika’nın içinde de işgallere direniş eylemleri başlamıştır.

KARAKTERLER VE OYUNCULAR

 

Juliana Crain (Alexa Davalos)

Direniş için çalışan kardeşinin beklenmedik ölümüyle kız kardeşinin başladığı işi bitirmek ister ve kendisini bir anda direnişin içinde bulur. Kız kardeşinin anısına savaşmak zorundadır.

Oyuncuyu Mob City’den tanıyabilirsiniz.

 

 

 

 

Joe Blake (Luke Kleintank)

Direnişe yeni katılıyor. Görev için tarafsız bölgeye gidiyor ve yolları bir şekilde Juliana ile kesişiyor. (1. bölüm sonu ispiyonu) Sonradan kendisinin Nazi ajanı olduğunu görüyoruz.

Oyuncuyu Gossip Girl, Bones, Pretty Little Liars ve Person of Interest dizilerindeki konuk oyunculuklarından tanıyabiliriz.

 

 

 

Frank Frink (Rupert Evans)

Juliana’nın sevgilisi. Yahudi asıllı olduğu için ırkının açığa çıkmasından korkuyor.

Oyuncuyu Hellboy ve Agora filmlerinden hatırlayabilirsiniz.

 

 

 

 

 

General John Smith (Rufus Sewell)

Hitler’e sadık bir general. Amerika’daki bölgeden sorumlu. Direnişi bitirmek için elinden geleni yapıyor.

Oyuncuyu The Pillars of the Earth ve Parade’s End mini dizilerinden hatırlayabilirsiniz.

 

 

 

Ed McCarthy (DJ Qualls)

Frank’in iş yerinden arkadaşı. Frank’in her daim yanında olan sadık bir dostu.

Oyuncuyu Z Nation, Perception ve Supernatural dizilerinden tanıyabilirsiniz.

 

 

 

 

 

Nobusuke Tagomi (Cary-Hiroyuki Tagawa)

Japon Ticaret Bakanı. Japonya’nın güç bakımından Almanya’nın gerisinde olduğunu düşünüyor ve bu yüzden barış ortamını korumak istiyor.

Oyuncuyu Mortal Kombat ve Pearl Harbor filmlerinden tanıyabilirsiniz.

 

 

 

Müfettiş Kido (Joel de la Fuente)

Japon güvenlik güçlerinin başında olan isim. Yakaladıkları direnişçileri işkencelerde öldürmekten çekinmiyor. Direnişi bitirmek istiyor.

Oyuncuyu Hemlock Grove ve Law & Order:SVU dizilerinden tanıyabilirsiniz.

 

SON SÖZ

Diziyi genel olarak değerlendirirsem ilk iki bölümünden sonra iyi bir şekilde izletti kendisini diyebilirim. Bazı bölümlerin de sonu heyecanlı bitip, bir sonraki bölümü izlettirdi. Sezon finali ise bu sezonun geçiş sezonu olduğunu ve her şeyin asıl 2. sezonda başlayacağı umudunu verdi.

Çevreden de gördüğüm kadarıyla yüksek beklentiyle bu diziye girenler hayal kırıklığına uğramış. Ben de çok yüksek beklentiyle girmediğim için daha fazla keyif aldığımı söyleyebilirim. Oyuncular da gayet iyi iş çıkardılar, o konuda da şüpheniz olmasın.

Son olarak da dizi, orijinal bir konuya sahip. Eşi benzeri yok şu anda piyasada. Bunun için bile şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Lafımı bitirmeden teknik açıdan eleştireceğim bir yönü olacak: Görüntüler çok karanlık geldi bana izlerken, fragmanlarda parlaklık çok iyi fakat dizi bölümlerinde o kadar da parlak gelmedi gözüme. Belki çekimlerle alakalı bir şey, belki benim izlediğim sürümle alakalı bir şey bilemedim.

İzleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler…

TANITIM FRAGMANI 

29 Ocak 2016 Cuma

DC’s Legends of Tomorrow || Tanıtım

DC evreni süper kahramanlarının maceraları tam gaz devam ediyor. Bu evrenin son halkası, 21 Ocak itibarıyla The CW kanalında yayın hayatına başlayan Legends of Tomorrow oldu. Arrow ve The Flash dizilerinin ortak bir yan dizisi (spin-off) olan bu yapım, tıpkı diğer iki dizide olduğu gibi Greg Berlanti imzası taşıyor. Yanına da The Flash‘tan Andrew Kreisberg ve Arrow‘dan Marc Guggenheim‘ı alıyor. Şimdi gelin bu diziyi biraz daha yakından tanıyalım.

[Buradan sonrası LoT’un ilk bölümünden, The Flash’tan ve Arrow’dan ufak ufak ispiyon (spoiler) içerebilir!]

     2166 yılı Londra‘sındayız. Vandal Savage tüm gezegeni ele geçirmeye çok çok yaklaşmıştır. Bir Zaman Efendisi olan Rip Hunter, Savage‘ı durdurmak için bir plan yapmıştır ve bunu Zaman Efendileri Konseyi’ne sunar. Umduğu gibi bir tavırla karşılaşamaz. Gemisine atlar ve soluğu 2016 yılında alır. İhtiyacı olan yardımı alabileceği kahraman ve kötü adamları bir araya getirip Savage‘ı yenmeyi hedeflemektedir. Peki, bunu başarabilecekler mi? İzleyip öğreneceğiz.

KARAKTERLER:

Rip Hunter:

Kendisi Doğu Londra‘lı bir Zaman Efendisi. 2166 yılından günümüze gelip ekibi teker teker topluyor ve tehlikenin ne denli büyük olduğunu anlatıyor. (1. bölüm ispiyon) Savage’a olan öfkesinin sebebinin, ailesinin Savage tarafından katledilmesi olduğunu öğreniyoruz. Karakteri Artur Darvill canlandırıyor. Kendisi bu tür zaman yolculuklarına pek de yabancı değil. Kendisini Doctor Who’daki Rory Williams karakteriyle hatırlıyoruz.

 

 

Ray Palmer / ATOM:

Bir yanı dahi bir bilim adamı, diğer yanı yaratıcı bir mucit. Ayrıca bir süper kahraman. Kendisi LoT‘a Arrow‘dan transfer oldu. Ray oldukça neşeli, daima iyimser ve hazırcevap biri. Çok uzun süreli uğraşlarının sonucunda kendine bir zırh yapar. Bu zırh ile uçabilir, güçlü bir ışın atabilir. Ama bu zırhın en büyük özelliği kendini küçültebilmesidir. Bir karınca boyutuna hatta daha da ufak bir boyuta indirerek bir bilgisayarın içine sızabilir. (Arrow 3. Sezon finali ispiyonu) Bu küçülebilme özelliğini zırhı nedeniyle yaşadığı patlamadan sonra kazanmıştı. Kendisi uzun bir süre ölü olarak biliniyordu ancak ölmediği sadece küçüldüğü anlaşıldı ve kurtarıldı. Ray Palmer rolüyle karşımıza Brandon Routh çıkıyor. Kendisini daha önce Chuck ve Partners dizilerinde görmüştük. Ayrıca 2006 yılı yapımı Süperman Dönüyor filminde Superman‘i canlandırmıştı.

 

Sara Lance / White Canary:

Sara, Suikastçiler Birliği‘nde Ra’s al Ghul‘un emrindeydi. Ancak onu terkederek Starling City‘ye geri döndü, kahraman oldu. (Arrow 4. sezon ispiyonu) 3. sezonda öldürülmüştür. Ancak 4.sezonla birlikte Laurel’ın Sara’yı Lazarus Pit’e sokmasıya birlikte tekrardan hayata dönmüştür. Şimdi Rip Hunter onu ekibe katmak ister çünkü kendisi çok yetenekli bir suikastçidir. Sara Lance de LoT‘a Arrow‘dan katılanlar arasında. Sara Lance olarak Caity Lotz‘u izliyoruz. Kendisi daha önce Mad Men ve tek sezonda kalmış olan Death Valley dizilerinde karşımıza çıktı.

 

 

Jefferson “Jax” Jackson / Firestorm:

Jax lisede futbol takımının oyun kurucu pozisyonunda oynarken bir maç sonrasında Star Labs‘te yaşanan patlamanın etkisiyle sakatlanır ve futbol hayatı biter. Futbol hayatı ile birlikte eğitim hayatı da biter. Tek umudu futboldan gelecek olan burstu ancak sakatlanınca bunu kaybeder. Parasızlıktan üniversite masraflarını da karşılayamaz ve çalışmak zorunda kalır. (The Flash 2. sezon ispiyonu) Firestorm’un iki yarısından biri olan Ronnie Raymond’ın ilk sezonun finalinde kendini feda etmesiyle birlikte Firestorm yarım kalır. Onun yerine geçebilecek birini ararlarken en uygun kişinin Jax olduğu anlaşılır. Biraz zor olsa da kabul eder ve yeni Firestorm o olur. Firestorm‘un kas gücüdür. LoT‘a The Flash‘tan transfer olmuştur. Jax karakteriyle karşımıza Franz Drameh çıkıyor. Kendisini daha önce River dizisinde ve Edge of Tomorrow (Yarının Sınırında) filminde görmüştük.

 

Dr. Martin Stein/ Firestorm:

Kendisi bir dahi. Rip Hunter‘ın teklifine kahraman olarak yaklaşmaktan ziyade bilim adamı gözünden bakıyor. Yıllarca zaman yolculuğu hakkında araştırmalar yapmış biri. Ayrıca Firestorm‘un diğer yarısı. İkilinin beyni de diyebiliriz. Oldukça neşeli bir karakter. Bu maceraya son macerası olabileceği gözüyle bakıyor. Martin Stein karakteri ile Victor Garber karşımıza çıkıyor. Usta oyuncuyu daha önce Web Therapy, Power, The Slap gibi dizilerde ve Titanic, Sicario gibi filmlerde gördük.

 

Leonard Snart / Captain Cold:

Leonard değerli şeylerin peşinde bir hırsız. Babası yüzünden bir suçlu olmuştur. Elindeki silah çok kuvvetli bir buz silahıdır. Bu yüzden The Flash’tan Cisco ona Captain Cold lakabını takmıştır. Zamanla aslında çok da kötü biri olmadığı ortaya çıkmaya başlamıştır. Ortağı Mick Rory‘nin aksine mantıklı bir adamdır. Captain Cold rolünü Wentworth Miller canlandırıyor. Kendisini en iyi efsane dizi Prison Break’in Scofield‘ı olarak biliyoruz.

 

 

Mick Rory / Heat Wave:

Leonard‘ın aksine Mick daha çok sıcak ile ilgilenmektedir. Kundakçılık yapan bir suçludur. Yıllar önce vücudunun büyük kısmı yanmıştır ancak yine de ateşe ve sıcağa karşı bir korkusu yok. Aksine büyüleyici bulmaktadır. Elinde çok güçlü bir alev silahı vardır. (The Flash İlk Sezon İspiyonu) Hem Captain Cold’un hem de Heat Wave’in silahlarını Cisco yapmıştır. Kendisini kaçırıp zorla yaptırmışlardır. Leonard ne kadar mantığıyla hareket ediyorsa Mick de tersine direk aksiyon modunda. Mick Rory olarak Prison Break’in Lincoln Burrows‘ı Dominic Purcell‘i görüyoruz.

 

Kendra Sunders / Rahibe Chay-ara / Hawkgirl

Carter Hall / Prens Khufu / Hawkman

Vandal Savage / Hath-Set

Bu üçü birbiriyle bağlantılı olduğu için tek başlık altında anlatmayı uygun buldum. Milattan önceki yıllarda Mısır‘da Hath-Set (Savage) isminde bir rahip vardır ve bu rahip rahibe Chay-ara‘ya aşıktır. Ancak onun gönlü Prens Khufu‘dadır. Hath-Set bu aşkı öğrenir. İkisini öldürür ve onları lanetlemesi için Tanrı Horus‘a dua eder. Tam bu sırada bir göktaşı düşer, 3’ü birden etkilenir. Peki etkileri nelerdir? Vandal Savage ölümsüz olur. Ama kuvvetlenebilmesi için Khufu ve Chay-ara‘yı devamlı öldürmesi gerekir. Öldükten sonra devamlı tekrardan hayata dönerler ve her defasında birbirlerini bulurlar. Bu tam 206 kez gerçekleşir. Yani 206 kere Savage tarafından öldürülürler. Hawkgirl rolünde Ciara Renée, Hawkman rolünde Falk Hentschel ve Vandal Savage rolünde Casper Crump karşımıza çıkıyor.

Vandal Savage

SON SÖZ:

     Yapımcılar diziyi şu şekilde tanımlıyor; “Arrow ile kökleri olan süper kahraman temalı bir suç draması yarattık. The Flash ile bilim kurguya adım attık. Maceraların çok iyi olduğunu biliyorduk ama aynı zamanda içine aile draması eklemek istedik ve bu Flash‘ın özgeçmişi oldu. Böylece süper kahraman temalı bir aile draması yarattık. Legends of Tomorrow ise bambaşka bir dünya olacak. Televizyondaki ilk süper kahraman karması. Arrow ve Flash‘ı izlerseniz Legends‘ın aynı dünyadan olduğunu anlarsınız. Ama aynı zamanda çok farklı hissettiriyor. Bilim kurgu unsurları var, zaman yolculuğu unsurları var, içinde canlı bilgisayarı olan bir uzay gemisi var. Dünyayı genişleterek insanların bu yolculuğa katılmasını heyecana bekliyoruz.”

Dizi ilk bölümüyle bana kalırsa iyi bir başlangıç yaptı. Bölümün ilk yarısı ekibin kurulması konunun ne olduğu gibi şeylerle geçti. Yarıdan sonra ise birazcık vitesi yükseltti. Kişisel görüşümü eklersem bence güzel bir kadro kuruldu. Çekimser yaklaştığım iki kişi var. Birisi Jax diğeri Carter. Umarım uyum sağlarlar. En beğendiğim karakter kesinlikle Vandal Savage oldu. Oyuncu da harika bir seçim olmuş. Hikayesini güzel anlatırlarsa televizyondaki en iyi kötü karakter (villain) olabileceğini düşünüyorum. İlk sezonun 16 bölüm süreceğini buradan bir kez daha hatırlatalım. İzleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler dilerim

Tanıtım Fragmanı:

27 Ocak 2016 Çarşamba

Telenovela – Tanıtım

NBC‘nin 7 Aralık 2015 tarihinde başlayan komedisi Telenovela‘nın tanıtımına hoş geldiniz. Eva Longoria’nın aynı zamanda yapımcılığını da üstlendiği Telenovela‘nın yaratıcıları ise Jessica Goldstein, Robert Harling ve Chrissy Pietrosh.

KONU

Telenovela, popüler bir Latin Amerika pembe dizi(günlük drama dizisi) oyuncularının kamera arkasında yaşadıklarını merkezine alıyor. Las Leyes de Pasión(Pasion’un Kanunları) isimli pembe dizinin hafif nevrotik diyebileceğimiz seksi başrol oyuncusu Ana Sofia Calderon için her şey yolundadır. Dizinin izlenme oranları iyidir ve tek başrol oyuncusu olan Ana Sofia’nın da müthiş bir popülaritesi ve hayran kitlesi vardır. Ana Sofia, eski başrol oyuncusu Isabela Santamaria’yı büyük oranda sindirmiş, setteki tüm dikkat ve ilgiyi kendi üstüne toplamayı başarmıştır.

Derken bir gün aniden işler değişir. Sette, diziye yeni bir erkek başrol oyuncunun katılacağı konuşulmaya başlar. Bu oyuncu; Ana Sofia’nın yıllar önce boşandığı eski eşi oyuncu ve müzisyen Xavier Castillo’dan başkası değildir. Ana Sofia bir anda hem tek başrol oyuncusu olma ayrıcalığını kaybetmiştir, hem de bundan sonra eski kocası ile aynı sette çalışmak zorunda kalacaktır.

KARAKTERLER VE OYUNCULAR

Ana Sofia Calderon (Eva Longoria)

Las Leyes de Pasión isimli dizinin başrol oyuncusu. Hafif nevrotik, heyecanlı, rekabetçi, biraz geveze, azıcık bencil, bazen fazla açık sözlü bazen de cımıcık yalancı. Ama tatlı mı tatlı, sempatik mi sempatik, güzel mi güzel, kızsan kızılmaz, küssen küsülmez biri. İspanyolca bilmiyor. Karaktere hayat veren Eva Longoria’nın; Desperate Housewives ile gönüllerimizi fethetmeden önce günlük popüler drama dizilerinin başında gelen, ülkemizde de bir döneme Yalan Rüzgarı adıyla damga vuran The Young And The Restless dizisiyle ismini duyurmaya başladığını ve pembe dizi evrenine hiç de yabancı biri olmadığını belirtmeliyim bu arada.

Xavier Castillo (Jencarlos Canela)

Pembe dizimizin yeni erkek başrol oyuncusu. Ana Sofia’nın eski eşi. Egosu tavan, plan-programdan haz etmeyen, kafasına estiğini yapan, birazcık korkak, birazcık da şapşal biri.

Rodrigo Suarez (Amaury Nolasco)

Pembe dizimizin kötü adamı. Takma bıyıkları ile ünlü. Hassas denebilecek seviyede duygusal, alıngan, evhamlı ve sempatik biri. Karaktere hayat veren Amaury Nolasco’yu Prison Break‘ten tanımayanınız yoktur herhalde.

Jose Moreno Brooks & Diana Maria Riva

Gael Garnica (Jose Moreno Brooks)

Pembe dizimizin seksi yardımcı erkek oyuncu kontenjanını zapt eden kişi. Ansızın gömleğinin düğmeleri açmalarıyla ünlü. Pembe dizide erkek seks sembolü olsa da gerçekte gay. Ana Sofia’nın bir numaralı şakşakçısı. Hafiften yalaka, dedikoduyu seven, fazla zeki olmayan biri.

Mimi Moncada (Diana Maria Riva)

Sahne arkası elemanlarından. Pembe dizimizin kıyafetlerinden sorumlu kişi. Ana Sofia’nın setteki en yakın arkadaşı. Bekar bir anne. Ekipteki en aklı başında kişi.

Alex Meneses & Jadyn Douglas

Isabela Santamaria (Alex Meneses)

Pembe dizimizin eski başrol oyuncusu. Yaşlanması sebebiyle başrolü Ana Sofia’ya kaptırmış birkaç yıl önce. Las Leyes de Pasión’da küçük bir rolle yer almaya devam ediyor ve başrolü kaybetmenin kuyruk acısını az da olsa hala hissediyor. Ekiptekilerle arası pek de iyi olmayan, sinirli olmadığı zamanlarda oldukça eğlenceli biri.

Roxi Rios (Jadyn Douglas)

Pembe dizimizin seksi yardımcı kadın oyuncu kontenjanını zapt eden kişi. Her haliyle buram buram seks kokan Roxi’nin fazla zeki olmadığını da söyleyebiliriz. Başrolde olmak yerine yardımcı rolde olmayı tercih edecek kadar tembel olan Roxi, ayrıca oldukça da samimi biri.

James McMahon (Zachary Levi)

Pembe dizimizin yayınlandığı kanalın yeni patronu. Diziye, latinlere ve latin kültürüne ayrı bir sempatisi var. Telenovela’nın ana karakterlerinden biri olmayan James McMahon’u canlandıran Zachary Levi’yi ara ara konuk oyuncu olarak izliyoruz. Bu sıralar ayrıca Heroes Reborn‘da boy gösteren Zachary Levi’yi gönlümüzde taht kurduğu Chuck dizisi dışında Less Than Perfect isimli komedi dizisinden de hatırlayabilirsiniz.

YAZARIN NOTU

Pilot bölümüyle bende pek de iyi bir izlenim yaratamayan Telenovela’yı, 2. bölümden itibaren absürt komedi kategorisinde değerlendirmeye başlayıp ciddiye almayı bıraktıktan sonra daha eğlenceli bir hale geldi benim için diziyi izlemek. Dizide mantık aramayı bırakıp, Gael karakterinin abartıya kaçan, Xavier karakterinin de zayıf kalan oyunculuğunu göz ardı etmeyi başardıktan sonra çerez niyetine izlediğim bir komedi haline geldi Telenovela.

Gael ve Xavier dışındaki karakterlerin tamamını çok sevmemin diziyi izlememde payı büyük tabii.

Desperate Housewives bittiğinden beri, üç buçuk senedir hiçbir yerde izleyemediğim ve çok özlediğim Eva Longoria’yı böylesine sevimli bir rolde izlemek büyük bir şans gerçekten. Dizinin aynı zamanda yapımcısı da olduğu için karakterini istediği şekle büründürme şansını elinde bulundurduğu ve büyük keyif alarak oynadığı her halinden belli Eva Longoria’nın. Onun mutluluğu da biz izleyicilere aynı güzellikte yansıdığı için tadından yenmeyen, şahane bir Ana Sofia karakteri çıkıyor ortaya.

Bir parantez de Amaury Nolasco’ya açacağım. Amaury o kadar çok yakışmış ki komediye. Yıllarca dramalarda rol alarak bizi kendinden fena halde mahrum bırakmış bence. Sert erkek imajına ara vermeye karar verip, biraz da mimiklerini konuşturmaya başlamaya karar vermesi çok yerinde bir karar olmuş.

Jadyn Douglas: Nefes kesici bir güzelliğe sahip. Seksi ama bir o kadar da tatlı. 30 yaşındaki oyuncu daha önce nasıl olmuş da keşfedilmemiş merak ediyorum açıkçası.

Mimi ve Isabela karakterlerini de çok sevdiğimi söylemeliyim. Özelikle Isabela, ne zaman ne yapacağı kestirilemeyen bir karakter olduğu için onu ayrı bir seviyorum tabii.

Karakterler hakkında konuşmayı bırakıp nasılına dönecek olursam; Telenovela’nın öyle aman aman kahkaha attırmadığını belirtmeliyim. Henüz belirli bir kalite standardı yakalayamasa da bu yazıyı yazdığım sırada yayınlanmış olan 5 bölümden üçünü izlerken gayet eğlendiğimi söylemeliyim. Beklenmedik esprilerden ziyade beklenmedik karakter tepkileri ile gülümsetmeyi başarıyor Telenovela beni. Reytingleri son dönemdeki bütün NBC komedilerinde olduğu gibi pek de iç açıcı olmasa da ve komedi kıyma makinesi NBC’nin sezon sonunda muhtemel bir iptali ufukta bize göz kırpıyor olsa da ben tadını çıkara çıkara izlemeye devam etmek niyetindeyim. Böyle bir ekip her zaman bir araya gelmez diyor ve izleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler diliyorum.

Dizi ile ilgili daha önce şurada ve şurada yorum yapılmış olması muhtemel.

Fragman için tıklayın.

21 Ocak 2016 Perşembe

It’s Always Sunny in Philadelphia || Tanıtım

Ekranlarda 10 sezonu devirmiş ve 11. sezonuna geçtiğimiz günlerde başlayan sıcacık bir komedinin tanıtımıyla sizlerleyim; It’s Always Sunny in Philadelphia. 4 Ağuston 2005’te FX kanalında 7 bölümlük ilk sezonuna başladı ve tam 9 sezon burada yayınlanmaya devam etti. 10. sezonla beraber kardeş kanal FXX‘e transfer oldu ve yayın hayatına orada devam etmekte. Gelin dizimizi biraz daha yakından tanıyalım.

Güney Philadelphia‘da, Paddy’s isimli İrlanda barındayız. Kahramanlarımız bu barın sahibi, sorumsuz, ahlaki değerleri yerinde olmayan ve yaşlarına uygun davranışlarda bulunmayan beş kafadar. Kendilerine The Gang (Çete) diyen bu kafadarlar en basit olayları bile çok fazla abartabilen, son derece bencil, açgözlü, sahtekar, iki yüzlü, yanındakini bir anda satabilen ahlaksız kişiler. İşte komedi de buradan çıkıyor. Her bölüm ayrı ayrı olaylar üzerinden başlarından geçenleri izliyoruz. Her ne kadar barın sahipleri de olsalar bölümler çoğunlukla barın dışında gelişiyor ve çok geniş bir mekan çeşitliliği var.

Dizi, başrol oyuncuları olan Rob McElhenney, Glenn Howerton ve Charlie Day tarafından yaratıldı. Ayrıca senaryo da yine bu ekip tarafından yazılmakta. Oyuncu kadrosundan Charlie Day ile Mary Elizabeth Ellis ve Rob McElhenney ile Kaitlin Olson evliler. Belki de bu ilginç ayrıntı sayesinde dizi tam bir aile havası içinde ve samimi geçiyor. Ayrıca izlerken dikkat ederseniz birileri konuşmak için diğerinin konuşmasının bitmesini beklemeyip bir anda atlayabiliyor, hatta hep beraber toplu halde konuşabiliyorlar. Bu da diziyi izliyor olmaktan ziyade sanki o ortamdaymışsınız hissi yaratıyor.

KARAKTERLER:

Charlie Kelly:

Barın ortaklarından biri. Mac ve Dennis ile bu barı açtıklarında tek bir amaçları vardır: Kızlarla yatmak. Ne kadar başarılı olacaklar orasını izleyip öğrenelim. Bencil, okuma-yazma bilmeyen, öfke kontrolü bulunmayan ve çok çabuk gaza gelen biri. Eğer konuşmasında bir şeye vurgu yapmak istiyorsa bağırmaya başlar. Kesinlikle benim favori karakterim. Charlie rolünde Charlie Day‘i izliyoruz.

 

Mac:

Barın diğer bir ortağı. Biraz cahil gibi dursa da aslında grubun genelde en bilgili üyesi diyebilirim. Bir konuda araştırma yapıp hemen çeteye koşar. Biraz saf, diğer üyeler gibi bencil, sahtekar ve ahlaksız olabiliyor. Kendini kaslı ve atletik yapılı sanmaktadır ama tabii ki de öyle bir şey söz konusu bile değildir. Mac karakterini Rob McElhenney canlandırıyor.

 

Dennis Reynolds:

Kendisi son ortak ve aynı zamanda barmen. Deandra‘nın (“Dee”‘) ikizidir. Kendini çok beğenmiş ve kibirlidir. Hatunlara yazma konusunda kendine çok güvenir. Diğer herkes gibi birilerini satma konusunda çok ama çok iyidir. Dennis karakterine Glenn Howerton hayat vermekte.

 

Deandra “Dee” Reynolds:

Şef garson ve Dennis‘in ikizi. En büyük hayali oyuncu olmaktır ancak oyunculuk yetenekleri pek de iyi sayılmaz. Çetedeki tek hatundur. Ancak hatun olması sizi yanıltmasın. Diğerlerinden çok daha bencil, satıcı ve ahlaksız olabilmekte. Dee olarak karşımıza Kaitlin Olson çıkıyor. Kendisi izlediğim komedi dizileri arasında rol alan en tatlı, sevimli ve komik başrol hatunlardan biri. Ben bayılıyorum, sizin de seveceğinizi düşünüyorum.

 

Frank Reynolds:

Çeteye çok azıcık geç katılıyor. O katıldıktan sonra dizinin seviyesi çok yukarıya çıkıyor. Dolandırıcı, sahtekar, bencil, ahlaksız ve daha birçok kötü özelliği bünyesinde barındırıyor. Ayrıca son derece komik. Aynı zamanda Dennis ve Dee’nin babası. (2. sezon 10. bölüm ispiyon) Sonradan Dee ve Dennis’in Frank’in öz çocukları olmadığını öğreniyoruz. Frank karakteriyle karşımıza usta oyuncu Danny DeVito çıkıyor.

Ayrıca Garson Kız (The Waitress) rolünde Mary Elizabeth Ellis, çetenin baş belası McPoyle kardeşlerden Liam rolünde Jimmi Simpson ve Ryan rolünde Nate Mooney karşımıza çıkıyor.

Tam kadro için buraya bakabilirsiniz.

ÖDÜLLER VE ADAYLIKLAR:

Kazanılan:

2011 Satellite Ödülleri – En İyi Komedi veya Müzikal Dizi

Adaylıklar:

2008 Satellite Ödülleri – En İyi Dizi (Komedi/Müzikal)2008 Satellite Ödülleri – En İyi Aktör (Komedi/Müzikal) “Danny DeVito”2011 Satellite Ödülleri – En İyi Aktör (Komedi/Müzikal) “Charlie Day”2012 People’s Choice Ödülleri – Favori Kablolu Dizisi (Komedi)2013 People’s Choice Ödülleri – Favori Kablolu Dizisi (Komedi)2011 Critics Choice Televizyon Ödülleri – En İyi Aktör (Komedi) “Charlie Day”

SON SÖZ:

Daha önceden bu dizinin şöyle bir tanıtımı vardı. Birazcık daha detaylı olarak tanıtım yazmak istedim. Biraz yavaş başlayıp sonradan vites arttıran oldukça samimi bir komedi dizisi izlemek istiyorsanız sizleri It’s Always Sunny in Philadelphia dizisini izlemeye davet ediyorum. İzleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler dilerim

Tanıtım Fragmanı:

19 Ocak 2016 Salı

F is for Family || Tanıtım

Netflix‘in BoJack Horseman’den sonra yayınladığı ikinci animasyon dizisini sizlere tanıtmaya çalışacağım; F is for Family. Bill Burr ve Michael Price tarafından yaratılan dizi 18 Aralık’ta izleyicilerin beğenisine sunuldu ve ilk sezonu sadece 6 bölümden oluşmakta. Gelin, Murphy‘ler ile tanışalım.70’lerdeyiz. Öyle bir zaman ki; renkli televizyonlar yeni çıkmış, kapalı alanlarda sigara içilebiliyor ve havaalanına silah ile girilebiliyor. İşte böyle bir zamanda Murphy ailesine konuk oluyoruz. Tıpkı The Simpsons ve Family Guy’da olduğu gibi bu animasyonun merkezinde de bir aile var. Bu orta gelirli aile anne, baba, 3 çocuk ve bir köpekten oluşuyor.

KARAKTERLER

Frank Murphy:

Ailenin babası. Sinirli, biraz bencil, biraz ırkçı biri. Hava yollarında bagaj bölümünde çalışıyor. Evde karısıyla sık sık kavga eder ama hemen de barışırlar. Ailesi sürekli tepesini attırsa da hepsini çok sever. Zamanında sırma gibi saçları ve fit bir vücudu varmış ancak evlendikten sonra kel, şişman ve gözlüklü birine dönüşmüş. Pilot okulunu kazanmış olmasına rağmen Sue ile tanışmış ve gitmekten vazgeçmiş. İşte olmadığı zamanlarda onu televizyonun karşısında en sevdiği program olan Colt Luger‘ı izleyip bira içerken bulabilirsiniz. Frank Murphy karakterini dizinin yapımcısı da olan Bill Burr seslendirmekte.

Sue Murphy:

Ailenin annesi. Tüm aile merkezli animasyonlarda olduğu gibi burada da annemiz sevecen ve ailesini çok seven bir karakter. Plast-a-Ware şirketi adına plastik kaplar satışı yapar. Sue karakteri Laura Dern tarafından seslendirilmekte.

Kevin Murphy:

Ailenin ergenliğini yaşayan en büyük çocuğu. Asi, sorumsuz, tembel, Frank gibi sinirli, ağzı bozuk biri. Bira ve ota bayılıyor. Ailesini seviyor ama bunu belli etmiyor. Rock müzik seviyor. En sevdiği grup Shire of Frodo (Yüzüklerin Efendisi serisine bir gönderme var gibi) Kevin karakterini sevilen oyuncu Justin Long seslendirmekte.

Bill Murphy:

Ailenin ortanca çocuğu. Kevin‘ın aksine derslerinde iyidir. Oldukça korkak bir yapısı vardır. Maureen ile devamlı didişirler. Okulun serseri çocuğu Jimmy ile başı daima beladadır ve sürekli onun tarafından tartaklanır. Bill karakteri Haley Reinhart tarafından seslendirilmekte.

Maureen Murphy:

Ailenin en küçük çocuğu. Frank‘in gözdesi. Tatlı ve şirin bir kız gibi dursa da bu görünüşün altında çok yaramaz bir kız yatıyor. Çoğu zaman işine geldiği gibi davranıyor. Maureen, Debi Derryberry tarafından seslendirilmekte.

 

Major:

Ailenin sevimli köpeği. Tüm aile tarafından çok sevilen bir köpek. Onun sevdiği şey ise bacaklara sarılıp operasyon yapmak

Vic:

Murphy‘lerin yan komşusu. Zengin, havalı, hatun avcısı. Bir radyo istasyonunda çalışıyor. Frank‘in uyuz olduğu bir karakter. Vic, Sam Rockwell tarafından seslendirilmekte.

 

SON SÖZ

Öncelikle belirtmeliyim ki diziye henüz Türkçe altyazı çıkmadı. Ben de İngilizce izledim. Çok ağır bir dili yok. 25’er dakikadan 6 bölümlük bu animasyonu izlemenizi tavsiye ederim. 3 saatten daha kısa sürede bitiyor.

Ben özellikle Frank ve Kevin karakterlerini çok sevdim. İkisinin atışmaları genelde çok eğlenceli oluyor. İzleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler dilerim

Tanıtım Fragmanı:

 

 

16 Ocak 2016 Cumartesi

Saints & Strangers || Tanıtım

National Geographic Channel‘ın Kasım ayında beğenimize sunduğu bir tarihi dramayı tanıtmak istiyorum sizlere.

Saint & Strangers (Azizler ve Yabancılar)

Yapım mini dizi kategorisinde yer almakta ve 2 bölümden oluşmakta. Toplamda 190 dakika civarı bir süresi var. Dizi 11 milyon dolarlık bütçesi ile dudak uçuklatıyor. Yapımcılığını ve senaristliğini Seth Fisher‘ın yaptığı dizinin yönetmenlik koltuğu ise Paul A. Edwards‘a emanet. Şimdi gelin, bu diziyi biraz daha yakından tanıyalım.Dizi temel olarak Amerika‘nın keşfini konu almakta.

İçi kaşif ve asker dolu “The Mayflower” gemisi İngiltere‘den demir alır. Amaçları okyanus ötesine geçerek kendi topraklarından daha verimli topraklar bulmaktır. Yolculuk öncesinde olduğu kadar yolculuk sırasında da birçok zorlukla karşılaşırlar. Hastalıklar boy gösterir ve yolcuların bir kısmını kaybederler.

Uzun bir yolculuğun ardından Amerika‘ya vardıklarında ise büyük bir hayal kırıklığına uğrarlar. Her şeye rağmen burada bir medeniyet kurmak için kolları sıvayıp ufak bir köy inşa eder ve adını da New Plymouth koyarlar. Hastalık ve açlık burada da yakalarını bırakmaz.

Çok geçmeden yerlilerle karşılaşır ve orada yalnız olmadıklarını anlarlar. İki taraf arasındaki anlaşmazlık her geçen gün daha da büyüyünce yerlilerden biri bir fikir ortaya atar ve anlaşmazlık sona erer. Ancak bu böyle sürecek mi izleyip göreceğiz.

KARAKTERLER

William Bradford:

En başlarda, gerçekleşen her şeyin Tanrı tarafından onları sınamak ve test etmek için ortaya çıktığını savunmaktaydı. Ancak Plymouth Valisi olduktan sonra bu düşünceden uzaklaşmaya başladı. Savaşmaktan çok ticaret yapmak niyetinde. Ama gerektiği zaman yumruğunu masaya vurmaktan çekinmiyor. Bradford rolünde karşımıza Vincent Kartheiser çıkıyor. Kendisini en iyi Mad Men dizisindeki Pete Campbell rolüyle tanımaktayız.

Squanto:

Zamanında yabancılar tarafından esir alınmış ve yıllarca onlarla birlikte yaşamış. Bu yüzden İngilizce bilmekte. Yurduna döndükten sonra tüm kabilesini hastalığa kurban vermiş geriye kalan tek kişi kendisi olmuş. Bu olaydan sonra Pokanoket köyünün şefi Massasoit‘nin emri altında çalışmaya başlamış. İngilizler ile savaşmak yerine onlara ekip biçmeyi ve hayatta kalmayı öğretme fikrini ortaya atan da kendisidir. Squanto karakterine Kalani Queypo can veriyor. Kendisi daha önce Bones ve Mad Men dizilerinde konuk oyuncu olarak karşımıza çıktı.

Massasoit:

Pokanoket köyünün şefi. Bazı köy şeflerinin koruma teklifini reddediyor. Çünkü karşılığında çok şey istiyorlar. Squanto‘dan gelen teklif ile İngilizler ile müttefik oluyorlar. Anlaşma sayesinde yetki gücü oldukça artıyor. Raoul Max Trujillo, Şef Massasoit karakterine hayat veriyor. Kendisini daha önce Salem, Da Vinci’s Demons ve The Wrong Mans gibi yapımlarda karşımıza çıktı.

Stephen Hopkins:

Zamanında bir suçluymuş. Hatta darağacına kadar gitmiş ama yırtmış. Şimdi yeni bir kıtaya gelerek temiz bir sayfa açmaya karar vermiş. Gruptaki en mantıklı kişi diyebiliriz kendisi için. Ayrıca savaş deneyimi en fazla olan kişi. Genellikle Vali ile atışıyorlar. Hopkins olarak karşımıza Ray Stevenson çıkıyor. Daha önce Rome ve Dexter dizilerinde karşımıza çıktı.

Hobbamock:

Şef Massasoit‘nin en güvendiği savaşçısı. Squanto ile beraber İngilizlerle yaşamaya başlıyor. Asıl amacı Squanto‘yu gözetlemek. Hobbamock rolüyle Tatanka Means karşımıza çıkıyor. Daha önce Banshee ve The Night Shift dizilerinde rol aldı.

Myles Standish:

Gelen gruptaki askerler arasındaki en kıdemli kişi. Bazı konularda Vali ile çatışsalar da daima orta yolu bulabiliyorlar. Karakteri Michael Jibson canlandırıyor. Kendisini daha önce Hatfields & McCoys, The Last Kingdom ve Galavant dizilerinde gördük.

Tüm kadroya buradan ulaşabilirsiniz.

ÖDÜL ADAYLIKLARI

2016 Critics’ Choice Ödülleri:

En İyi Erkek Oyuncu Film / Mini Dizi (Vincent Kartheiser)En İyi Film / Mini DiziEn İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Film / Mini Dizi (Raoul Max Trujillo)

2015 Satellite Ödülleri:

En İyi Mini Dizi

SON SÖZ

Ben izlerken çok sevmiştim. Hafiften belgesel tadı aldım. Herkese önerir miyim? Dürüst olmak gerekirse önermem. Çünkü çoğu kişiye hitap edeceğini düşünmüyorum. Ama yine de izlemenizi isterim. Belki bir şans verirsiniz. İzleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler dilerim

TANITIM FRAGMANI

14 Ocak 2016 Perşembe

The Honourable Woman || Tanıtım

The Honourable Woman, 2014 yılında BBC Two ve Sundance TV ortaklığında yayınlanmış bir mini dizidir. Bölüm uzunlukları 1er saat olup sezonu 8 bölümden oluşmaktadır. Dizinin senaristliğini, yönetmenliğini ve yapımcılığını Hugo Blick yaptı.

”Kime güveniyorsunuz?

Güvenebileceğinizi nereden biliyorsunuz?

Görünüşlerinden mi?

Ya da konuşmalarından?

Yaptıklarından mı yoksa?

Nasıl?

Hepimizin sırları var.

Hepimiz yalanlar söyleriz.

Sırlarımızı saklamak için.

Birbirimizden, hatta kendimizden.

Ama bazen, nadir de olsa, öyle bir şey olur ki, size açıklamaktan başka çare bırakmaz.

Aslında kim olduğunuzu.

Gizli benliğinizi.

Ama çoğu zaman yalanlar söylemeye devam ederiz.

Sırlarımızı saklarız birbirimizden, kendimizden.

Bunu yapmanın en kolay yolu, kim olduğunuzu bile bilmemektir.

Böyle düşündüğünüzde, birine güvenebilmek aslında bir mucizedir.”

KONU

29 Yıl önce…

Bir aile masası düşünün. Masanın başında, siyonist silah tedarikçisi olan bir baba ve yanında güzeller güzeli iki tane çocuğu… Baba kendinden emin, güçlü, hayatta istediklerini elde etmiş; artık kimseden korkusu olmayan bir adam. Çocuklarından birinin ismi Nessa, diğerininki Ephra. İkisi de masum birer çocuk. Çocuk olmamaları lazım; çünkü onlar Stein şirketlerinin varisleri. Ama onlar çocukluklarını yaşamak istiyorlar; masadan kalkıp birbirlerini kovalayıp; sonra istedikleri neyse onu yemek istiyorlar. Fakat yapamıyorlar, yapamıyorlar; çünkü çocuk değil onlar; çocuk olmamalılar…

Tam bu sırada içeriye bir Filistin fedaisi garson kılığında giriyor ve Eli Stein’ı boğazından bıçaklıyor, babasının kanları Nessa’nın yüzüne sıçrıyor. İşte her şey böyle başlıyor.Bu olaydan 29 yıl sonrasına, günümüze gidiyoruz. İki kardeş babalarının şirketini devralmış. Önce ağabeyi Ephra şirketi yönetirken sonra belli sebeplerden dolayı koltuğu Nessa’ya bırakmış. Nessa’nın teorisine göre güçlenen ve gelişmekte olan İsrail, terörü durdurmak için Filistin’e teknoloji konusunda yardım edip, onlara iletişim ağları, internet vb. olanakları sağlamalıdır. Kendisi, yoksulluk artarsa terörün de artacağını düşünüyor; bu yüzden Stein şirketleri olarak Filistin’e yardım kampanyasının yüzü oluyorlar, başkalarını da sağduyuya davet ediyorlar. Ortak olarak Filistinli bir iş adamı olan Samir Meshal’ı seçiyorlar. Fakat Samir kendisini Filistin bayrağına asmış bir şekilde ölü bulunuyor. Ardından bir davette Ephra’nın asistanı sayılan Atika’nın çocuğu Kasim’in kaçırılması olayları daha da alevlendiriyor. Nessa ve Ephra’nın geçmişte sakladıkları sırlar gün yüzüne çıkmak üzeredir.

KARAKTERLER VE OYUNCULAR

Nessa Stein (Maggie Gyllenhaal)

Babasını gözleri önünde kaybeden Nessa, artık savaş ve teröre dur demek, ağabeyinden devraldığı koltuğu bunun için kullanmak istiyor. Geçmişteki sırları ve ülkeler arası politik savaş ise önündeki en büyük engel.

Altın Küre ve Oscar adaylığı bulunan oyuncu, yönetmen Stephen Gyllenhaal ve senarist Naomi Achs‘in kızı, aktör Jake Gyllenhaal’ın ablasıdır.Yahudi asıllı bir aileden gelmektedir. The Dark Knight ve  Crazy Heart filmlerinden tanıyabilirsiniz.

Ephra Stein (Andrew Buchan)

İşleri belli sebeplerden dolayı kardeşi Nessa’ya bırakıp şirketten elini ayağını çekiyor. Artık zamanının büyük çoğunluğunu ailesiyle geçirmekte. Nessa’nın en büyük destekçisi.

Oyuncuyu Broadchurch dizisinden tanıyabilirsiniz.Atika Halabi (Lubna Azabal)

İlk başlarda Ephra’nın tercümanlığını ve yardımcılığını yapmıştır. Şimdi ise onlarla birlikte kalıyor. Kasim’in annesi. Filistin asıllı.Shlomo Zahary (Igal Naor)

Nessa ve Ephra’nın aile dostu ve onların çocukluklarından itibaren yanlarında olmuş birisi. Fakat Nessa kendisine bir türlü güvenememekte ve onun kirli işlere bulaştığını düşünmekte. Shlomo, adını temize çıkartmak zorunda.Nathaniel Bloom (Tobias Menzies)

Nessa’nın güvenlik şefi. Polisten ayrı bir şekilde yaşanan olayların sorumlularının bulunması için uğraşıyor.

Oyuncuyu Game of Thrones ve Outlander dizilerinden hatırlayabilirsiniz.Hugh Hayden-Hoyle (Stephen Rea)

Yaşanılan olayları araştıran MI6’nın Orta Doğu şefi.

SON SÖZ

The Honourable Woman, ilk bölümünden itibaren seri bir şekilde izletti kendini. İlk bölümden son bölüme kadar dizinin gizemi devam etti. Bölümleri merak içinde, bayıla bayıla izledim. Arada beklemediğim ters köşeler de oldu. Siyasi konuları da güzel bir şekilde aktarmışlar. Dizi tam anlamıyla doyurdu beni; bu yüzden herkese de tavsiye ederim. Bence mutlaka denenmesi gereken bir mini dizi olmuş. Hele siyasi konulara ve politik oyunlara ilginiz varsa kaçırmayın derim.

İzleyecek olanlara iyi seyirler =)

TANITIM FRAGMANI 

12 Ocak 2016 Salı

Her Başarılı Erkeğin Arkasında Bir Kadın Vardır || The Astronaut Wives Club — Tanıtım

9 Nisan 1959’da NASA tarafından, adını güneş sisteminin en hızlı gezegeni olan Merkür’den alan bir proje duyuruldu dünyaya.

Mercury 7 Projesi

Mercury 7, Amerika’nın insanlı ilk uzay yolculuğu projesiydi. Birçok aday arasından ince eğrinip sık dokunarak seçilen 7 askeri pilot, bu proje kapsamında uzaya çıkacak Amerikalı ilk astronotlar oldular.

Aslında birer test pilotlarıyken bir anda Amerika’nın kahramanları ilan edilen astronotlar kadar aileleri de medyanın ilgi odağı oldu. Projenin duyurulmasından itibaren iki yıldan fazla bir süre boyunca hayvanlı, hayvansız birçok deneme uçuşu yapılırken zamanı geldiğinde uzaya çıkmayı başaran ilk Amerikalı olma hayalleriyle tutuşan astronotlar ve onların heyecanından nasiplenen eşleri, dönemin popüler dergisi LIFE Magazine ile süreç boyunca yapılacak röportajlar karşılığında 500,000$’lık bir anlaşma yaptılar.

Benim size tanıtacağım dizi de işte bu şekilde başlıyor. Bu anlaşma sayesinde astronotlar kadar ilgi odağı haline gelen eşlerinin yaşadıklarını anlatıyor.

(Tanıtımlarında nakaratını kullandıkları yukarıdaki şarkı, çok hoşuma gittiğinden bölüm sonu promolarında da sık sık kullanıldığından diziyle çok özdeşleştirdim. Arka planda çalabilir okurken siz.)Bir mini dizi olan The Astronaut Wives Club, ABC kanalında yayınlandı. 18 Haziran’da yayın hayatına başlayıp 20 Ağustos’ta final yapan dizi toplamda 10 bölüm sürdü. Tür olarak dönem draması diyebileceğimiz dizi aynı isimli kitaptan Stephanie Savage tarafından uyarlanmış. TV’den tanıdığımız birçok yüzü kadrosunda barındıran bu dizi hakkında birkaç şey daha öğreneyim diyorsanız tarihle oldukça paralel ilerleyen hikayemizin detaylarına buyur edeyim sizi.NASA’nın projeyi ve astronotları duyurmasıyla başlıyor dizi. Astronotlarımız için tanıtım partileri düzenleniyor. Eşler bir araya geliyor. Her biri uzaya çıkacak olsa da birinin ilk olma şerefine erişecek olması daha ilk görüşte eşleri bir rekabet ortamına sokuyor.

“Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır.” diye boşuna dememişler.

Bir magazin dergisi onlarla astronot eşi olmak konusunda süreç boyunca röportajlar yapmak isteyince eşlerinin iyiliği için teklifi kabul ediyorlar. 2 yıl boyunca her uçuş denemesinde bir araya gelen, röportajlar verip fotoğraf çekimlerine katılan eşler bir süre sonra gerçekten arkadaş olmaya başlıyor.2 seneden fazla zaman geçmiş olmasına rağmen hala denemelerde sorunların ortaya çıkıyor olması NASA ekibinin motivasyonunu yeterince düşürmüşken Rusların uzaya ilk insanı gönderdikleri haberini almalarıyla işler hepten sarpa sarıyor. Bu gelişmeyle bir anda insanlı denemelere başlanmaya karar veriliyor ve astronotlarımız ve eşleri için heyecanlı serüven başlıyor. Bir yanda astronotların altına girdikleri bu büyük sorumlulukla nasıl baş ettiklerini, bir yandan da geride bıraktıkları eşlerinin, çocuklarının neler yaşadıklarını göreceğiz.

Dizinin merkezinde yer alan Astronot eşlerini tanıtmaya geçmeden önce “Orijinal 7li” olarak da isimlendirilen astronotların isimlerini geçirip tiplerini gösterelim.

Adamlar uzaya çıkacak resmen. Onlar böyle sırıtmasın da ben mi sırıtayım

(Aaron McCusker) Wally Schirra (üst sol)

(Desmond Harrington) Alan Shepard (üst sağ)

(Sam Reid) John Glenn (orta sol)

(Wilson Bethel) Scott Carpenter (orta orta)

(Kenneth Mitchell) Deke Slayton (orta sağ)

(Bret Harrison) Gordon Cooper (alt sol)

(Joel Johnstone) Gus Grissom (alt sağ)

Şimdi geldik esas 7liye, uzayın first ladylerine:

Yvonne Strahovski tarafından canlandırılan Rene, Scott’ın eşi.

JoAnna Garcia Swisher tarafından canlandırılan Betty, Gus’ın eşi

Odette Annable tarafından canlandırılan Trudy, Gordon’ın eşi.

Azure Parsons tarafından canlandırılan Annie, John’un eşi.

Erin Cummings tarafından canlandırılan Marge, Deke’in eşi.

Zoe Boyle tarafından canlandırılan Jo, Wally’nin eşi.

Dominique McElligott tarafından canlandırılan Luise, Alan’ın eşi.

Luke Kirby tarafından canlandırılan Max, Life Magazine yazarı.

Adını çok fazla duyuramayan bu mini diziyi önerir miyim kısmına gelirsek;

Açıkçası ben bunu hayatta tamamlayamam gibi bir ön yargıyla oturmuştum karşısına. İzleme nedenim zaten belli, Yvonne Strahovski. İlk 10-15 dakika boyunca da ön yargım devam etti. Sonra bir baktım ilk bölümün sonuna gelmişim. Sıkılmadan art arda 3 bölüm izledim. Eğer tanıtımına girişmeye karar vermeseydim muhtemelen yarılardım da. 10 bölümün sonunda net bir final yaptığını görünce bu diziyi önermemem için hiçbir nedenim kalmadı.

Astronotların hikayeye tanıtımın yansıttığından daha çok dahil olduğunu söyleyebilirim. 7 kadın üzerinden işlenen alt hikayelerle dizinin güzelce derinleştirildiğini de ekleyeyim. Olayların geçtiği tarihte yaşanan şeylerin diziye de dahil edilmesi yine hoş bir ayrıntı. Ayrıca sadece Mercury 7  projesiyle kendilerini sınırlamayıp hikayeye eklemeler yapmaları da kadroyu zenginleştiriyor ilerleyen bölümlerde. Yine o dönemlerde büyük bir sıkıntı olan ırk sorunları ve kadın hakları üzerine de başarılı dokundurmalar yapıyor dizi.

Çok süper, mutlaka izleyin dizisi mi, hayır tabii ki. Hiç izlemedim ama Desperate Housewives tarzına yakındır sanırım. Ondan biraz daha az pembe ve derin olacağını düşünüyorum. Biraz konuya, biraz döneme, biraz da oyunculara ilginiz varsa, pembeliğini çok abartmadıkları, tadında dramasıyla sizi boğmayan, ara ara güldürüp ara ara duygulandıran bu güzel mini diziyi arşivinize ekleyin derim.

Gerçek Mercury Astronotları

Gerçek Astronot Eşleri

9 Ocak 2016 Cumartesi

Sen Hep Gülümse Bana, Çünkü Öyle Güzel Gülümsüyorsun Ki || Lisa Kudrow — Profil

30 Temmuz 1963’te Los Angeles, California’da doğan Lisa Valerie Kudrow, Nedra ve Lee Kudrow çiftinin 3. ve sonuncu çocuğu. Babası algoloji uzmanı bir doktorken, annesi bir seyahat acentası çalışanı. Bir ağabeyi ve bir de ablası var. Orta sınıf bir Yahudi aile ortamında yetişmiş.

Vassar Üniversitesi’nde Psikobiyoloji üzerine master yapmış ve dereceyle tamamlamış. Babasının izinden gitmeye karar vererek algoloji üzerine yoğunlaşmış. Babasıyla birlikte bilimsel araştırmalar üzerinde bir kariyer planlarken ağabeyinin bir komedyen arkadaşının (Jon Lovitz) kendisini oyunculuk konusunda cesaretlendirmesiyle bir yandan da kendisini oyunculuk konusunda geliştirmek için dersler almaya başlamış. Bu dersler Conan O’brien ile tanışmasına vesile olmuş. Bir süre sonra Los Angeles’ta The Groundlings adlı başarılı ve tanınır bir doğaçlama komedi tiyatro grubuyla sahne almaya başlamış. Burada oyunculuğunu bir hayli geliştirmiş. Daha sonra O’Brien’ın Unexpected Company adlı doğaçlama komedi tiyatrolarında da sahne almış.1990’da Saturday Night Live seçmelerine başvuran aktris rolü Julia Sweeney’e kaptırmış.

Bölüm 1 || Mad About You

Uzun süreli ilk rolünü Ursula Pamela Buffay karakteriyle Mad About You dizisinde yapıyor. Sıra dışı bir garsona hayat veren aktris, bu rolüyle dikkatleri fazlasıyla çekmiş olmalı ki, hayatının rolünü bu karakter üzerinden elde ediyor. Friends dizisindeki Phoebe karakteri bu karakterin ikiz kardeşi. İki dizi de New York’ta geçince yapımcıların aklına böyle bir crossover fikri gelmiş. Ursula karakteri daha sonra ara ara Friends dizisinde de karşımıza çıkmaya devam ediyor. Aktrisin Friends dizisine geçmesiyle Ursula karakterinin Mad About You’da görünme sıklığı hayli azalıyor olsa da ara ara görünmeye devam ediyor.

Bölüm 2 || Friends

Lisa Kudrow’u Lisa Kudrow yapan dizi diyebiliriz kendisi için. Bu diziyle dünya çapında tanınan biri haline geldi. Garip Phoebe karakteriyle seyircinin gönlüne taht kurmayı başardı.

Birbirinden ilginç, garip ama bir o kadar da eğlenceli ve akıcı şarkılarıyla, değişik gitar nağmeleriyle, hayata ilginç bakış açısıyla, olaylara diğer insanlardan farklı yaklaşımlarıyla onu sevmemek mümkün değildi zaten.

Kamera arkası sayesinde görüyoruz ki  oyuncu da gerçekten bu işi yapmaktan, bu projede yer almaktan zevk almış. Tekrar tekrar izlenilen bölümleriyle de dizide hala keyif vermeye devam ediyor.

10 yıllık Friends boyunca birçok yapımda daha yer aldı. Romy and Michelle’s High School Reunion (1997), The Opposite of Sex (1998), Analyze This (1999), Analyze That (2002) bunlardan en başarılı bulunanları.

Bölüm 3 || The Comeback

Friends’in bitmesiyle son sezonlarda rekor ücretler almaya başlayan bu popüler oyuncuların ortada kalmayacağı belliydi. HBO’da The Comeback dizisiyle sahalara hızla dönen aktris Valerie Cherish adında eskiden popüler olan ancak zamanla unutulan bir oyuncuya hayat verdi. Yıllar sonra yeni bir projeyle ekranlara dönecek olan karakterinin heyecanı ve tedirginliğini bize başarılı şekilde yansıtan aktrisin kendisi maalesef planladığı kadar uzun süre ekranlarda kalamadı. Aslında oldukça orijinal bir tarzı olan dizi o döneme ağır gelmiş olacak ki, değeri bilinemeyerek ilk sezonun sonunda iptal edildi. Yapısı zaten mini diziye uygun olduğundan izleyenler için tek kötü yanı bu muhteşem yapımı ve oyuncuları daha fazla izleyemeyecek olmalarıydı. Reality TV tadında çekimleriyle bize oyuncuların dünyasının arka planını göstermesiyle gönlümde taht kurmuş bir dizidir.

Uzun zaman alsa da dizinin kıymeti bilindi ve 9 yıl sonra Valerie Cherish birkez daha aramıza geri döndü. Bu sefer kalmaya niyetli gibi, çünkü 3. sezon planlanma aşamasında. Kanal da oyuncunun ve yapımın arkasında olduğunu bildirdi. Birazdan bahsedeceğim yapımının iptal oluşuyla aktif dizi projesi kalmayan aktris umarız bu diziye verdiği ağırlığı artırır ve Valerie’nin bu seferki dönüşü önceki kadar uzun olmaz.

Dizi projelerine ara verdiği bu dönemde başarılı iki film projesinde daha yer aldı: Happy Endings (2005) ve P.S. I Love You (2007)

Bölüm 4 || Web Therapy

The Comeback projesinin iptaliyle birkaç sene TV’den uzak kalan aktris 2008’de bir Web dizisiyle geri döndü. Uzun süren seanslara katlanamayan Fiona Wallice web üzerinden 3 dakikalık seanslar yapmaya başlar. Böylece hem saatlerce insanların mızmızlanmalarını dinlemekten kurtulmuş olur, hem de onlarla bir araya gelmek zorunda kalmaz.

3 sene boyunca 3 dakikalık seanslardan oluşan bu web dizisi çok popüler olunca 2011 yılında Showtime tarafından yayınlanmaya başlıyor. 4 sezon boyunca yayın hayatına devam eden bu dizi yayınlandığı süre boyunca diğer Friends oyuncularının yanı sıra birçok Hollywood oyuncusunu da konuk ediyor. Geçen sene yayın hayatına veda etti.

2015 yılında bir TV projesine katılmayan aktris Netflix animasyonu BoJack Horseman’da seslendirme yaptı.

2016 için birden fazla film projesinde yer almasına rağmen herhangi bir dizi projesinde kendisini göremiyoruz. Umarım The Comeback’e de yoğunlaşmayı unutmaz.

Tırıvırı Bilgiler

Lisedeyken burnundan estetik ameliyat geçirmiş.

Lisedeyken teniste çok başarılıymış hatta okul takımında da yer almış.

1995’ten beri Michel Stern ile evli.

Julian Murray adında 98 doğumlu bir oğulları var.

Gebelik süreci Friends dizisindeki 3üzler hikayesinin kaynağı olmuş.

Kariyeri boyunca çok fazla ödüle aday gösterilmiş.

Friends dizisinin son sezonlarında diğer arkadaşlarla beraber dönemin bölüm başına en çok kazanan oyuncuları rekorları var.

Şarkı söylemekten hiç hoşlanmaz. Gİtar çalmayı da Friends dizisiyle öğrenmiş.

Alttaki videoyu mutlaka izleyin, neden güldüklerini anlamasanız bile bir yerden sonra siz de onunla beraber gülmeye başlıyorsunuz. Böyle güzel, böyle içten gülmemeli bir insan. Sonra doyamıyoruz işte.

7 Ocak 2016 Perşembe

Second Chance – Tanıtım

FOX, 13 Ocak 2016’da başlayacak yeni draması Second Chance’ı pilot (ilk) bölümü erkenden yayınlama modasına uyarak kendi internet sitesinden izleyicilerle buluşturdu. Ben de pilot bölümünü çok beğendiğim Second Chance‘e bu tanıtımı yazmaya karar verdim.

KÜNYE

Türü: Drama, Bilim-KurguYayına Başlama Tarihi: 13 Ocak 2016Süre: 40-45 dk.Mutfaktakiler: Rand Ravich, Howard Gordon, Cristina Verano, Brad TurnerKanal: FOX

KONUSU

Jimmy Pritchard, patlak veren geniş çaplı bir yozlaşma skandalının ardından görevini bırakmak zorunda kalan, 15 yıldır emekli, 75 yaşında eski bir şeriftir. Eşi ölmüş olan Jimmy Pritchard’ın 1 oğlu, 1 kızı ve oğlundan olma 1 kız torunu vardır.

Jimmy, arasının çok da iyi olmadığı oğlunu ziyaret etmek üzere habersiz onun evine uğradığı bir akşam oğlunun evinde gizlice etrafı karıştıran 2 adama denk gelir. Adamlar yüzlerini gören Jimmy Pritchard’ı yaka paça götürür ve intihar süsü vererek bir köprüden aşağı atar. Jimmy Pritchard ölür.

Diğer tarafta ise kemoterapinin işe yaramadığı, başka tedavisi de olmayan bir kansere yakalanan ve sayılı günleri kalan, Lookinglass Teknoloji şirketinin CEO’su, otuzlarının başında olan Mary Goodwin isimli bir kadın ve kendisine çok bağlı, hastalık seviyesinde antisosyal ama aşırı zeki bir biyokimya mühendisi erkek kardeşi Otto Goodwin var. Otto, ‘Lookinglass’ adı verilen, insanların birbiriyle iletişim kurmasına imkan sağlayan bir gözlük algoritması icat etmiş; kız kardeşi Mary de bu algoritmayı kullanarak hali hazırda dünya üzerinde 1 milyar kullanıcısı olan gözlüğü üreterek şu anki değeri 10 milyar dolar olan bir şirketin temellerini atmıştır.

9 yaşına kadar yalnızca kız kardeşi ile iletişim kuran, daha sonra yaklaşık 3000 kelimelik yeni bir dil oluşturup bu dili sadece kız kardeşine öğreten, kardeşine aşırı derecede bağlı Otto, kız kardeşinin tedavisi olmayan hastalığını öğrendikten sonra kendini diğer icatlardan soyutlar ve kız kardeşi için bir tedavi bulmaya adar. Uzun çalışmalar sonucunda ölü bir bedeni hücreleri yenileyerek tekrar hayata döndürmenin bir yolunu bulur. Bunu balıklar üzerinde denemeler yaparak test eder ve başarılı olur. Vakit kaybetmeden bir an önce insanlar üzerinde de test etmek istemektedir. Fare ve maymun gibi hayvanlar üzerinde test yapmadan ve sonrasında izin almadan insanlar üzerinde test yapmasına kız kardeşi karşı olsa da Otto onu dinlemez ve genetik çeşitliliğinin 10 milyonda 1 olduğunu ve bu çalışma için son derece ideal biri olduğunu iddia ettiği Jimmy Pritchard’ın ölü bedenini morg kayıtlarını değiştirerek gizlice laboratuvarına getirir ve kız kardeşinden gizli teste başlar.

En uygun büyüme ve kapasite ile tekrar kodladığı hücrelerin yenilenmesi süreci 84 gün sürer. 84 günün sonunda Jimmy Pritchard, otuzlarının başında olabileceği en iyi vücut dinamiği ile hayata geri döner. Geçmişteki otuzlarının başındaki halinden biraz daha farklı bir görüntüye sahiptir yani. Ayrıca aşırı derecede kuvvetlidir. Yeniden hayata dönen Jimmy, ölümü dahil tüm yaşamını da hatırlamaktadır bu arada. Kısa bir içinde olduğu durumu idrak etme sürecinin ardından intihar ettiğinin kabul edildiğini öğrenen Jimmy, bu yalanı ortaya çıkarmak ve öldürüldüğünün açıklığa kavuşturulmasını ister. Ayrıca oğlunun başının dertte olduğunu bildiği için o 2 adamı ortaya çıkararak oğluna da yardım etmek istemektedir.

İlk başta bu dirilme durumu pek hoşuna gitmese de bas bas bağıran bu intikam duygusu ve yeni görüntüsünün kadınların yüksek derecede ilgisini çektiğini fark etmesi sayesinde Jimmy, bu eline geçen 2. şansı en iyi şekilde kullanmaya karar verir. Tabii belirli aralıklarla hücre yenileme tedavisine devam etmesi gerekmektedir.

“Peki Jimmy’nin yeniden hayata dönmesinin Mary’nin tedavisi ile bağlantısı ne?” dediğinizi duyar gibiyim. Mary’nin tedavisi Jimmy’nin yeniden kodlanmış alyuvarlarında saklı. Mary, Jimmy’nin kanını kendine enjekte ederek hayatını sürdürmeye devam edecek bundan sonra. Yani Jimmy’nin hayatı ne kadar Mary’ye bağlıysa, Mary’nin hayatı da o kadar Jimmy’ye bağlı.

Peki, bu yepyeni hayatında Jimmy Pritchard’ın başına neler gelecek? Jimmy, kendisine verilen bu 2. şansı nasıl kullanacak? İzleyip görelim bakalım.

6 Ocak 2016 Çarşamba

Childhood’s End — Tanıtım

Bilim kurgu dizileriyle ünlü kanal Syfy, Aralık ayında karşımıza yeni bir bilim kurgu mini dizi çıkardı: Childhood’s End

Dizi,  Şövalyelik Nişanı’na sahip, ünlü bilim kurgu yazarı Arthur C. Clarke‘ın aynı isimli romanından uyarlandı.

14-15-16 Aralık tarihlerinde toplam 3 bölüm yayınlanarak yayın hayatını sona erdirdi.

Dizinin yönetmen koltuğunda Nick Hurran, senarist koltuğunda ise Arthur C. Clarke ve Matthew Graham oturuyor.

Gelin bu diziyi yakından tanıyalım.KONU

İnsanlar yine sıradan bir günü yaşadıklarını sanırken bir uzay gemisi ortaya çıkar ve tüm uçaklar yere doğru alçalıp sabit bir şekilde kalır. Bunun üzerine herkeste bir panik başlar, korkulan uzaylı işgalinin gerçekleştiği düşünülür. Uzaylıların lideri görülen Karellen insanlara konuşmaya başlar; kendilerinin Dünya’yı korumak için geldiklerini, Dünya’yı yok olma tehlikesine karşı koruyacaklarını ve Dünya’nın yeni efendisi olduğunu söyler. Herkes söylenenlerin palavra olduğuna, onların tehlike yarattığına ve Tanrı’nın tek olduğuna inanmaya devam eder.

Bunun üzerine Karellen önce kendisine insanlarla iletişime geçmesi için bir elçi seçer. Sonra da mucize olarak sayılan sadece Tanrı’nın bunu gerçekleştirebileceğine inanılan şeyleri gerçekleştirir. Böylelikle insanların çoğunu kendisine inandırır ve Dünya’nın tek efendisi olduğunu kabul ettirir. Yıllar geçer ve artık bir perde arkasına saklanan Karellen’in ortaya çıkma, insanlara yüzünü gösterme vakti gelmiştir.

KARAKTERLER VE OYUNCULARRicky Stormgren (Mike Vogel)

Karellen kendisini insanlarla arasında iletişimi sağlaması için elçi olarak seçer. Kısa sürede insanlar tarafından ”Mavi Yakalı Peygamber” olarak lanse edilmeye başlar. Kendisi sıradan bir çiftçidir, geçmişte eski karısını ölüme uğurlamıştır ve bunun acısını hala çekmektedir. Şimdilerde ise yeni bir eşi vardır ve onunla yaşamaktadır. Kendisi neden elçi seçildiğini anlayamaz, kendisini sıradan biri olarak görür; fakat Karellen onun sıradan olmadığını iddia eder.

Oyuncuyu en son Under The Dome dizisinde görmüştük.Ellie Stormgren (Daisy Betts)

Ricky’nin eşi. Ricky’nin hala daha eski karısının ölümünün yasını tuttuğunu düşünmektedir ve ona destek olmaya çalışmaktadır. Ricky’nin elçi seçilmesinden sonra daima onun yanında olur.

Oyuncuyu en son The Player dizisinde görmüştük.Aslında dizide bulunan çok karakter var, fakat malumunuz bu bir mini dizi olduğundan ne söylesem ispiyon kaçabilirdi, ben de o yüzden sadece iki karaktere yer verebildim.SON SÖZ

Dizi fena olmayan bir mini diziydi. Yani konusuna gerilim, aksiyon katarak çok güzel bir mini dizi olarak rafımızda kalabilirdi fakat bunu yapmadı. Durum öyle olunca da benim için sadece ‘‘iyi”, ”fena değil” diyerek başından kalktığım bir dizi oldu. Yine de türü sevenlerin seveceğini düşünüyorum. Eğer yeni başlayan bilim kurgu arıyorsanız oturup izleyin derim. 3 bölüm zaten. Sevseniz de sevmeseniz de zararınız olmaz. Deneyebilirsiniz.TANITIM FRAGMANI

3 Ocak 2016 Pazar

The Magicians – Tanıtım

Lev Grossman‘ın en çok satan roman serisinden televizyona uyarlanan dizi, Quentin Coldwater isimli gencin şikayetçi olduğu yalnız hayatının okuduğu Fillory and Further adlı büyülü bir dünyada geçen fantastik kitaplardaki gibi büyülenmesiyle başlıyor. Monoton hayatından sıkılan gencimiz kendisini bu kitaplara o kadar kaptırmıştır ki çevresindeki arkadaşları artık bu kitapları okumayı bırakması gerektiğini söylemekten bıkmıştır.

Mezunlar görüşmesine gittiği bir gün en yakın arkadaşı Julia ile kendisini bu sihirli dünyada bulur ve hayatı tamamen değişmeye başlar. Kendisinin büyülü güçlere sahip olduğunu öğrenen Quentin, New York’un kuzeyindeki çok gizli ve seçkin bir büyücülük okulu olan Brakebills Okulu’nda bu güçlerini geliştirmeye başlayacaktır.Michael London, Janice Williams, John McNamara ve Sera Gamble’ın yapımcılık koltuğunu paylaştığı The Magicians’ın pilot bölümünün yazarlığını da Supernatural‘dan tanıdığımız Sera Gamble ve Aquarius dizisinin yaratıcısı John McNamara üstlenmiştir.

Dağıtımcılığı Syfy tarafından yapılan dizinin pilot (ilk) bölümü 16 Aralık 2015’te ön gösterim olarak yayınlamıştır. Dizinin ilk bölümü normal yayın akışında Amerika’da 25 Ocak’ta yayınlanacak. Dizinin ilk sezonu 12 bölüm sürecek.

Oyuncu Kadrosu

Jason Ralph (Quentin)

Her zaman olayların dışında durmuştur. Kendine güvensiz, garip, fazla stresli biri. Hayatından kaçış yolunu kitaplarda bulmuştur. Bir anda dahil olduğu yeni dünya ile Quentin olduğundan daha fazlası olabileceğini düşünmeye başlar.

Olivia Taylor Dudley (Alice)

Çok yetenekli, bir o kadar da mütevazi biridir. Kendisinden bahsetmeyi sevmez. Çekingendir. Geçmişi, geleceğini etkileyen karanlık sırlarla dolu.

Stella Maeve (Julia)

Quentin’in en samimi arkadaşı. Fazla mükemmeliyetçi, bir o kadar da gerçekçi. Yakın dönem planları, iyi bir daire, saygıdeğer bir sevgili ve Yale kabul mektubu. İsteyip elde edemediği bir şey yok. Sihir dışında. Onu da elde etmek için her şeyi yapacaktır.

Hale Appleman (Eliot)

Brakebills’in en başarılı öğrencilerinden biri. Her konuda bir fikri vardır ve ona göre her konuda da haklıdır. Kendini beğenmiş olması rahat bir hayatı olduğunu düşündürmesin ama size. Sihre giden yolun acıdan geçtiğini bu karakter üzerinden görebilmek mümkün.

Arjun Gupta (Penny)

Kimseyle iyi anlaşamaz. Sinir bozucu bir karakterdir. Çok yetenekli olmasa bu durumu daha da çekilmez kılıyor. Onun gibi yalnız biri için Brakebills en iyi yerlerden biri ama o yalnızlığını hiçbir zaman kabul etmeyecek.

Summer Bishil (Margo)

Tam bir baş belası. Ona kalsa sadece dürüst. Sihir kadar partiler konusunda da yetenekli. Tahmin edilemez bir yapısı var.Yayınlanan ilk bölümden edindiğimiz fikirlere göre, izleyenleri için karanlık bir sihir dünyası sunacak olan The Magicians, 2016 yılında ekranlardaki yerini alacak. Şimdiden iyi seyirler…