Amazon, Netflix ve Hulu gibi internet üzerinden yayın yapan bir kanal. Önce bilmeyenler için Amazon’un formatından bahsedeyim: Tıpkı Netflix ve Hulu gibi online yayın yapan Amazon, orijinal dizileri için sipariş ettiği deneme bölümlerinin hepsini web sitesi üzerinden yayınlıyor ve izleyicisinin puanlamalarına, tepkilerine, gördüğü ilgi ve talebe göre diziye dönüştürme kararı alıyor. Sonra Netflix gibi dizinin tüm sezonunu aynı gün internette yayınlıyor.
4. deneme bölümü mevsiminde bizleri yeni bir diziyle tanıştırdı: The Man in The High Castle… Dizi, pilot bölümünden sonra aldığı iyi tepkiler sayesinde 10 bölümlük ilk sezon onayını kaptı, 20 Kasım 2015 tarihinde bizlerle buluştu. Hatta Amazon’un en çok izlenen dizisi oldu ve 2. sezon onayını da kaptı.
Öyleyse gelin bu diziyi biraz daha yakından tanıyalım!
Dizi, ünlü yazar Philip K. Dick‘in 1961 yılında yazdığı aynı isimli romandan uyarlandı. Dick, bu kitapla Hugo ödülünü kazanmıştır. Ayrıca yazarın bir sürü kitabı sinema filmi şeklinde uyarlanmıştır: Minority Report, Totall Recall, Impostor, Blade Runner, Next, The Adjustment Bureau, Paycheck, A Scanner Darkly…
Dizinin mutfağındaki isimler: Ridley Scott ve Frank Spotnitz.
Her zaman tarihe meraklı biri olmuşumdur. Tarihte sayısız dönüm noktaları vardır; tarihin akışını değiştiren, dünyayı değiştiren dönüm noktaları… Bu dönüm noktalarını okurken, kafama hep şu soru takılır:
”Ya tersi olsaydı, ne olurdu?”
KONUYıl 1947…
2. Dünya Savaşının ve Amerika’nın teslim olması üzerinden 2 yıl geçmiştir. Savaşı Mihver Devletleri kazanmış, Müttefik Devletler kaybetmiş. Amerika’nın bir yarısını Japonlar; diğer yarısını ise Almanlar aralarında paylaşmışlar. SSCB yıkılmış, Stalin idam edilmiştir. Almanlar ve Japonlar kendi ırkından olmayanlara büyük zulümler uygulamaya devam ediyorlardır. Dünya’da en güçlü bu iki ülke kalmıştır ve iki devlette de bazı kesimler barışı bozup en güçlü imparatorluk olma unvanına kendi ülkelerinin erişmesini isterler. Bu durum Japonlar ve Almanların kendi aralarında soğuk savaşa sürüklenmesini sağlar. Bir de üstüne Amerika’nın içinde de işgallere direniş eylemleri başlamıştır.
KARAKTERLER VE OYUNCULAR
Juliana Crain (Alexa Davalos)
Direniş için çalışan kardeşinin beklenmedik ölümüyle kız kardeşinin başladığı işi bitirmek ister ve kendisini bir anda direnişin içinde bulur. Kız kardeşinin anısına savaşmak zorundadır.
Oyuncuyu Mob City’den tanıyabilirsiniz.
Joe Blake (Luke Kleintank)
Direnişe yeni katılıyor. Görev için tarafsız bölgeye gidiyor ve yolları bir şekilde Juliana ile kesişiyor. (1. bölüm sonu ispiyonu) Sonradan kendisinin Nazi ajanı olduğunu görüyoruz.
Oyuncuyu Gossip Girl, Bones, Pretty Little Liars ve Person of Interest dizilerindeki konuk oyunculuklarından tanıyabiliriz.
Frank Frink (Rupert Evans)
Juliana’nın sevgilisi. Yahudi asıllı olduğu için ırkının açığa çıkmasından korkuyor.
Oyuncuyu Hellboy ve Agora filmlerinden hatırlayabilirsiniz.
General John Smith (Rufus Sewell)
Hitler’e sadık bir general. Amerika’daki bölgeden sorumlu. Direnişi bitirmek için elinden geleni yapıyor.
Oyuncuyu The Pillars of the Earth ve Parade’s End mini dizilerinden hatırlayabilirsiniz.
Ed McCarthy (DJ Qualls)
Frank’in iş yerinden arkadaşı. Frank’in her daim yanında olan sadık bir dostu.
Oyuncuyu Z Nation, Perception ve Supernatural dizilerinden tanıyabilirsiniz.
Nobusuke Tagomi (Cary-Hiroyuki Tagawa)
Japon Ticaret Bakanı. Japonya’nın güç bakımından Almanya’nın gerisinde olduğunu düşünüyor ve bu yüzden barış ortamını korumak istiyor.
Oyuncuyu Mortal Kombat ve Pearl Harbor filmlerinden tanıyabilirsiniz.
Müfettiş Kido (Joel de la Fuente)
Japon güvenlik güçlerinin başında olan isim. Yakaladıkları direnişçileri işkencelerde öldürmekten çekinmiyor. Direnişi bitirmek istiyor.
Oyuncuyu Hemlock Grove ve Law & Order:SVU dizilerinden tanıyabilirsiniz.
SON SÖZ
Diziyi genel olarak değerlendirirsem ilk iki bölümünden sonra iyi bir şekilde izletti kendisini diyebilirim. Bazı bölümlerin de sonu heyecanlı bitip, bir sonraki bölümü izlettirdi. Sezon finali ise bu sezonun geçiş sezonu olduğunu ve her şeyin asıl 2. sezonda başlayacağı umudunu verdi.
Çevreden de gördüğüm kadarıyla yüksek beklentiyle bu diziye girenler hayal kırıklığına uğramış. Ben de çok yüksek beklentiyle girmediğim için daha fazla keyif aldığımı söyleyebilirim. Oyuncular da gayet iyi iş çıkardılar, o konuda da şüpheniz olmasın.
Son olarak da dizi, orijinal bir konuya sahip. Eşi benzeri yok şu anda piyasada. Bunun için bile şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Lafımı bitirmeden teknik açıdan eleştireceğim bir yönü olacak: Görüntüler çok karanlık geldi bana izlerken, fragmanlarda parlaklık çok iyi fakat dizi bölümlerinde o kadar da parlak gelmedi gözüme. Belki çekimlerle alakalı bir şey, belki benim izlediğim sürümle alakalı bir şey bilemedim.
İzleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler…
TANITIM FRAGMANI